Narsisizm Çağında Kaybolan Çocukluk ve Görülmeyi Bekleyen Yürekler

03.12.2025
264
Narsisizm Çağında Kaybolan Çocukluk ve Görülmeyi Bekleyen Yürekler

Her bireyin görünür olmak için çabaladığı, herkesin haklı ama kimsenin “dinleyen” olmadığı bir çağın içindeyiz. Kimimiz susarak kırılıyoruz, kimimiz bağırarak var olmaya çalışıyoruz, kimimiz ise kendimizi yüceltirken başkalarının duygularını yok sayıyoruz. Bu karmaşanın içinde en çok yara alan ise çocuklarımız ve gençlerimiz… Narsist Kadın, Narsist Erkek ve Narsist Çocuk: Aynı Kırgınlığın Farklı Yüzleri Narsist bireyler dışarıdan güçlü, özgüvenli, hatta kusursuz görünürler. Ama içlerinde derinlerde saklanan bir gerçek vardır:

Görülme, onaylanma ve değerli hissetme açlığı…

Bu bireyler:

• Hep haklı olmak isterler,

• Eleştiriye tahammül edemezler,

• Empati kurmakta zorlanırlar,

• Başkalarının hislerini kendi ihtiyaçlarının gölgesinde bırakırlar.

Bir narsist kadının en büyük korkusu “yetersiz görünmek”…

Bir narsist erkeğin en büyük korkusu “kontrolü kaybetmek”…

Bir narsist çocuğun en büyük korkusu ise “sevilmemek”tir.

Ve bu çocukların çoğu, fark edilmeden büyütülen duygusal boşlukların içinde yetişmişlerdir.

Başarı Odaklı Okullar ve Aşırı Yük Altındaki Çocuklar

Bugünün çocukları yalnızca ders değil;

Başarı, yarış, özgüvensiz akranlar ve narsist yetişkin beklentileri ile boğuşuyor.

Bir çocuk artık şöyle büyümüyor:

“Mutlu musun?”Onun yerine şunu duyuyor:

“Kaç aldın?”

“Dereceye girdin mi?”

“Sen daha iyisini yaparsın, bırakmadan çalış!”

Her yanlış, eksiklik değil; suç gibi görülüyor.

Doğal olarak çocuk ya içe kapanıyor ya da saldırganlaşıyor.

Ve sonunda toplum şu iki uçta sıkışıyor:

Aşırı uyumlu – kendini yok eden çocuklar ve Aşırı benmerkezci – empatisiz çocuklar.

Özel Çocuklara Yapılan Akran Zorbalığı: Sessiz Çığlık

Disleksi, dikkat eksikliği, farklı öğrenme modelleri olan veya üstün yetenekli çocuklar…

Hepsi “norm dışı” diye etiketleniyor.

Onları anlamayan sistem, onları kabul etmeyen akranlar ve onları korumayı unutan

yetişkinler…

Sonuç: Akran zorbalığı.

Unutulmamalı ki:

Zorbalık yapan çocuk, aslında evinde sevgi ve sınırları öğrenememiş çocuktur.

Ama zorbalığa uğrayan çocuk ise çoğu zaman sessizce yaralanır;

içinde kırık bir özgüven, sürekli tetikte bir zihin ve bitmeyen bir değersizlik hissi taşır.

Ailelerin Beklentileri vs. Çocukların Hayalleri

Bir çocuğun hayali ressam olmaksa, onu mühendis ol diye zorlamak yeteneği öldürmez, ruhu

öldürür.

Bir gencin istediği bir spor dalıysa, onu “boş iş” diye küçümsemek özgüveni çürütür.

Bir çocuğun ihtiyacı:

• Sevgi,

• Güven,

• Anlaşılmak,

• Kendini ifade edebilmek,

• Hata yapma hakkıdır.Ama yetişkinlerin bir kısmı hâlâ kendi çocukluk yaralarını çocuklarının üzerine yükleyerek

şöyle der:

“Ben yaşayamadım, sen yaşayacaksın.”

“Ben ezildim, sen ezilmeyeceksin.”

“Benim istediğim gibi biri olacaksın.”

Ve bunun adı çoğu zaman fark edilmeyen duygusal şiddettir.

Peki Neden Bu Kadar Çok Empati Yoksunu ve Hep Haklı İnsan Var?

Çünkü toplum yıllarca şu mesajlarla büyüdü:

• “Duygularını gösterme.”

• “Ağlama.”

• “Kimseye güvenme.”

• “Kendini ezdirme.”

• “Sen en iyisini bilirsin.”

İşte böyle böyle insanlar savunma mekanizmalarıyla kaplandı:

Haklı çıkarak kendini güvende hissetme

Suçlayarak üstün görünme

Duygudan kaçarak kırılmaktan korunma

Yani narsist görünen birçok kişi, aslında duygusal olarak donmuş bir çocuktur.

Çözüm: Görmek, Dinlemek, Empati Kurmak

Toplumsal iyileşme, eğitim reformu veya yasalar kadar büyük bir şeyle değil;

evde, aile içinde başlayan küçük değişimlerle başlar.

Yapılması Gerekenler

✔ Çocuğunuzu dinleyin, kesmeden, yargılamadan.

✔ Başarıyı değil, çabayı takdir edin.

✔ “Benim çocuğum en iyisi olsun” yerine “Benim çocuğum mutlu olsun” diyebilin.

✔ Özel çocuklara karşı öğretmen–aile–okul üçgeni güçlü iletişim kurmalı.

✔ Zorbalığa sıfır tolerans politikası geliştirilmeli.

✔ Narsist davranış gösteren bireylerde terapötik destek teşvik edilmeli.

✔ Her bireyin duygu dili ve ihtiyaçları olduğu kabul edilmeli.Kısa Bir Hikâye – “Görünmeyen Çocuk”

Sınıfta sessiz bir çocuk vardı.

Defterine sürekli bir yıldız çiziyordu.

Öğretmeni sordu: “Neden hep yıldız çiziyorsun?”

Çocuk başını kaldırdı:

“Çünkü yıldızlar hiç kimse görmese de ışımaya devam eder.”

Biz çocuklarımızı ne kadar görüyoruz?

Onlar ışımaya çalışırken biz kendi gölgemizi mi büyütüyoruz?

Son Söz – Merve Taştan’dan Sarıyer’e Bir Mesaj

Her hakkını savunan insan güçlü değildir.

Her sessiz kalan insan da zayıf değildir.

Bazen en büyük güç, kendini bilmek…

En büyük iyileşme ise başkasını gerçekten görebilmektir.

Narsistleşen toplumda kaybolan çocuklara değil,

empati kurabilen bir geleceğe ihtiyacımız var.

Ve unutma:

Değişim başlar… Bir kişiyi anlamakla.

En çok da kendi çocuğunu.

Merve TAŞTAN

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.