Kadına Yönelik Şiddet: Araştırması Yayınlandı
Mor Çatı için Dissensus Araştırma tarafından yapılan araştırma 2020 Kasım ve Aralık aylarında İstanbul, Trabzon ve Mardin’de yaşayan ve yaş, eğitim ve sosyoekonomik durumları bakımından çeşitlilik gösteren 29 kadınla derinlemesine görüşme yapılarak gerçekleştirildi.
Rapor Türkiye’de kadına yönelik şiddete dair üretilen bilgi ve pratiklerin çerçevesini genişletmek, mevcut çalışmaları ve bu alandaki bilgiyi değerlendirmek, kadınların deneyimleri ışığında yeni müdahale biçimlerinin geliştirilmesine destek olmak amacını taşıyor.
Araştırma kadınların ağzından şu sorulara yanıt arıyor: Kadınlar kendi sorunlarına çare ararken başlarına geleni nasıl tanımlıyorlar? Şiddet kavramını ne zaman ve nasıl kullanıyorlar? Şiddete karşı ne zaman ve hangi durumlarda harekete geçiyorlar? Harekete geçtikten sonra kimlere danışıyor, nerelere gidiyorlar? Kurumlar nasıl çalışıyor ve birbirleriyle nasıl etkileşime geçiyorlar? Bu çetrefilli alanda kadınlar, şiddetin içinde ve şiddetten kurtularak nasıl hayatlar kuruyorlar?
Araştırma, kadınların farklı şiddet biçimlerine bir arada maruz kaldığını ve toplumsal cinsiyet normlarının maruz kaldıkları şiddeti normalleştirmelerine neden olduğunu gösteriyor.
“Bir sene böyle geçti, sürekli bir çaba halindeydim, sürekli eşimin ilgisini tutmaya çalışıyordum ki 2 ay boyunca hiç ailemle görüşmedim, 6 ay boyunca hiçbir arkadaşımla görüştürmedi beni. Şuydu: Ben seninle vakit geçirmek istiyorum, sen evlendin artık eski hayatın yok, benim için de öyle. Öyle söylüyordu ama kendi hayatına bakınca öyle değildi. (K17, 32)”
Kadınların ekonomik şiddeti tarif etmek için kullandıkları aç bırakmak, cimrilik, çalıştırmama, borç yıkma gibi ifadeler ekonomik şiddetin biçimlerinin kadınların hayatlarında neden olduğu hasarı ortaya çıkarıyor.
“Emziremiyorum hamile kalmışım. Mutfağa girip şerbet yaptım. Evde çünkü yiyecek hiçbir şey yok. Şerbeti de, şekeri de komşudan almıştım. O derecedeydi. Çocuğu altı üste döndermiş, üstüne yastık koymuştu. Belki acaba ağlayarak uyudu mu dedim, sesi çıkmıyor. Bir geldim odada öyle bir şok geçirdim ki çığırdım bağırdım. Çığırdım bağırdım çocuk aç ondan ağlıyor diye, bana emzir diyor. Neyle emzireyim diyorum. Emzirdiğimde hamileyim ya kusuyor, ishal oluyor. Hem de emmiyor da artık sütüm değişik geliyordu ona. Hani çocuğa mama. O zaman 7,5’tu Bebelac. O zamanlarda
Muratti sigaralar da aynı paraydı. Çocuğa mama almayıp gidip kendisine sigara alıp oturup içiyordu. (K14, 35)”
Araştırmanın ortaya çıkardığı kavramsallaştırmalardan ilki olan “eşik” kavramı kadınların yaşadıkları şiddete karşı ne zaman ve nasıl harekete geçtiklerini, şiddet içindeki hayatlarında nasıl dönüm noktaları yaşadıklarını, farkındalıklarının hangi güzergahlardan geçerek ortaya çıktığını anlamak için kullanılıyor. Şiddet gören kadınlar baştan itibaren erkeklerle yaşadıkları ilişkide bir şeylerin iyi işlemediğini, erkeğin şiddete başvurma eğilimini fark ettiklerini söylüyorlar. Ancak çeşitli açıklamalarla, var olan ilişkiyi sürdürmeye çalışıp çeşitli çözüm yolları arıyorlar. Böylece hayatları eşikte yaşayarak geçiyor. Aldatılmak, çocuk sahibi olmak ve dışarıdan gelen destek kadınların şiddetten uzaklaşma eşiklerinin başında geliyor.
Kamu ve belediyelerin kadınların şiddetten uzaklaşmasını destekleyici hizmetler sunmaları kadına yönelik şiddetle mücadelenin olmazsa olmaz bir gerekliliğidir. Kadınlar kamu ve belediyelerden ihtiyaç duydukları destekleri alamadıkları zaman sorunlarını çözmek ve destek aramak için aile ve kişisel ilişkilere başvurmak durumunda kalıyorlar. Bu esnada ise çeşitli destek ve kösteklerle karşılaşıyorlar. Aile kadınların şiddetten uzaklaşabilmek için ilk destek aradığı ve bulduğunda çok güçlendiği bir yer olurken, çoğu zaman köstek olarak karşımıza çıkıyor. Arkadaşlar ise kadınlara tüm süreçleri boyunca eşlik eden en önemli destek olarak kadınların anlatılarında yer alıyor.
“Ama ben en çok kadın arkadaşlarımdan çok destek aldım. Yani bir tanesi hele evliliğimin başından beri yaşadığım bütün sorunları bilirdi. O, beni kendime getiren kişi oldu gerçekten. Hep bana diyordu, yani, “Kendini kaybetmeyeceksin, kendine odaklanacaksın. En nihayetinde biterse bitsin. Sadece biterken sen zarar görme. (K5, 38)”
Bu araştırma getirdiği kavramsallaştırmalarla alandaki literatüre önemli bir katkı sağlıyor. Kadınların kendi ağızlarından paylaşılan tanıklıkların ise şiddetin ve şiddetten uzaklaşmanın kadınlar açısından karmaşıklığı ve zorluğu kadar kadınların güçlü irade ve mücadelelerini yansıttığını düşünüyoruz. Türkiye’de kadına yönelik şiddetle ilgili anlayış ve politikalara ışık tutması dileğiyle sizlerle paylaşıyoruz.