Etkili diyabet yönetiminin yolu sensör teknolojilerinden geçiyor
Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Fatih Tanrıverdi, sürekli glukoz takibi teknolojilerinin diyabet yönetiminde hastalara ve hekimlere sunduğu faydalara dikkat çekti
Diyabet yönetiminde hekim ile hasta uyumu tedavide başarının en temel unsurlarından biri olarak öne çıkıyor. Hasta ve hekimin etkin iş birliği, bireyselleştirilmiş tedavi planlarının doğru bir şekilde uygulanmasına ve komplikasyonların önlenmesine katkıda bulunuyor. Tam da bu noktada diyabetli bireylerin parmak delmeden sürekli glukoz takibi yapmasına imkân sunan sensörlerin tedavi sürecinde büyük avantajlar sağladığını belirten Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Fatih Tanrıverdi, bu teknolojinin hasta ve hekim arasındaki iletişimi güçlendirerek tedavi sonuçlarını iyileştirdiğini ve hastaların yaşam kalitesini artırdığını vurguladı.
Sürekli glukoz takibi sağlayan sensör teknolojisi sayesinde glukoz seviyelerinin anlık olarak izlenmesinin hem hastalara hem de sağlık profesyonellerine değerli veriler sunduğunu belirten Memorial Kayseri Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Fatih Tanrıverdi,konuya ilişkin şu açıklamalarda bulundu: “Sürekli glukoz takibi; hekimlerin hastalarının glukoz eğilimlerini daha iyi anlamalarını, potansiyel riskleri önceden tespit etmelerini ve tedavi planlarını hastaların ihtiyaçlarına göre dinamik bir şekilde ayarlamalarını sağlıyor. Bilimsel çalışmalar ve klinik deneyimlerimiz, birçok diyabetik hastamızda tedavi değişikliği yapmadan doğru bir eğitim ve glukoz farkındalığı ile hastalığın seyrinin iyileştiğini gösteriyor. Bu noktada hastaların uzun soluklu takip edilebilmesi birçok avantajı da beraberinde getiriyor. Özetle, diyabete bağlı organ hasarlarının en aza indirilmesi ve hayat kalitesinin artırılması, karmaşık olmayan tanı ve tedavi yöntemlerinin yanı sıra hasta ve hekim uyumunun en üst düzeyde olmasına bağlı. Çünkü diyabette tedavi başarısı ve sürekliliğinde hasta ile hekim arasındaki güven ilişkisi ve uyum en önemli faktör. Hekimin rehberliği ve hastanın bu rehberliği takip etmesi diyabetin etkin bir şekilde kontrol altına alınması ve hastanın yaşam kalitesinin artması açısından kritik öneme sahip.”
Sensör teknolojisi hastalara konforlu bir tedavi süreci sağlıyor
Sensör teknolojilerinin, diyabetik hastalar için sık aralıklarla parmak delerek glukoz seviyelerini takip etme zorluğunu ortadan kaldırdığını vurgulayan Prof. Dr. Fatih Tanrıverdi,“Hastalarımızdan glukometre yöntemiyle 10 gün içinde günde dört veya altı kez kapiller glukoz takibi istediğimizde çoğu zaman ölçüm saatlerini kaçırdıklarını veya parmak uçlarının ağrıdığını görüyoruz. Bu durum hastalarımızın günlük faaliyetlerini ve yaşam kalitesini de olumsuz yönde etkiliyor. Ancak özellikle çoklu insülin kullanan Tip-2 diyabetik hastalarda ve tüm Tip-1 diyabetik hastalarda gün içinde açlık, tokluk ve gece şeker değerlerinin seyrinin bilinmesi biz hekimlerin insülin dozu ayarlama ve tedavi düzenlemesi açısından birçok komplike laboratuvar verisinden daha değerli. Bu noktada sürekli glukoz takibi sağlayan sensörler, parmak delmeden ağrısız ölçüm yaparak her dakika glukoz verilerini takip edebilme avantajı sunuyor. Başta sürekli glukoz takibi (CGM) teknolojileri olmak üzere diyabet alanındaki tüm teknolojik gelişmeler hastaların hayatını kolaylaştırıyor. Tedavi ve beslenme düzeninde verilerin nasıl kullanılacağı konusunda eğitim alan hastalar kendi tedavilerine ve insülin dozlarına hâkim oluyor. Özellikle şeker düşüklüğü (hipoglisemi) korkusu nedeniyle tedavi uyumu azalan, gece uyumakta zorluk çeken ve sürekli gıda alma eğiliminde olan hastalar için bu teknoloji çok faydalı. Tüm bu parametreler daha etkili bir diyabet yönetimi ile hastalarımızın daha iyi bir yaşam kalitesine ulaşmasını sağlıyor” dedi.
Sürekli glukoz takip teknolojileri doktorlar için de eşsiz bir avantaj
Sensör cihazlarının doktorlar için de büyük avantajlar sunduğunu söyleyen Prof. Dr. Fatih Tanrıverdi; “Kalp hastalarında elektrokardiyografi (EKG) anlık kalp ritmini ve elektrik aktivitesini gösteriyor. Holter ise sürekli kalp ritmini ölçerek, EKG ile tanısı konamayan birçok kalp hastalığını netleştirmemize olanak sağlıyor. Bu noktada hastalarıma CGM teknolojisini tanıtırken genelde ‘şeker holteri gibidir’ şeklinde bir tanımlama yapıyorum. Gerçekten de diyabet ile ilgilenen doktorlar olarak CGM teknolojisi sayesinde diyabete bakışımız ve tedavi protokollerimiz değişti. Fark edilemeyen gece ve gündüz hipoglisemilerini tespit etmek ve buna göre insülin dozlarını ayarlamak hem hasta hem de doktor için eşsiz bir avantaj sağlıyor” şeklinde konuştu.
Sensör teknolojisinin yaygınlaşması için geri ödeme önemli
Sürekli veya aralıklı olaraksensör teknolojisini kullanan diyabet hastalarının çok memnun olduklarını dile getiren Prof. Dr. Fatih Tanrıverdi,“Hastalarımızın en önemli geri bildirimleri; hayat kalitelerinin artması, daha özgür hareket edebilmeleri, daha huzurlu uyuyabilmeleri ve daha dengeli beslenebilmeleri yönünde. Doktorların CGM teknolojileri konusundaki klinik deneyimleri arttıkça ve hastalar daha bilinçli hale geldikçe bu teknolojilerin ülkemizde kullanımı da hızla artacak. Ancak önümüzdeki en önemli engel bu teknolojilerin ülkemizde henüz geri ödemesinin bulunmaması. Tüm Tip-1 ve insülin gerektiren Tip-2 diyabetik hastaların bu sensör teknolojilerini kullanması modern diyabet yönetiminde artık bir zorunluluk haline geldi. Teknolojik gelişmeler ilerledikçe ve bu teknolojilere erişim dünya genelinde daha da kolaylaştıkça hem diyabet hastaları hem de doktorlar için her şey daha iyi olacak” diyerek sözlerini tamamladı.