Menenjit Hastalığının Etkileri

Menenjit Hastalığının  Etkileri

Beyin ve omuriliğini çevreleyen zarların iltihaplanması olarak tanımlanan menenjit hastalığı, çocukların hem hayatını hem de geleceğini tehdit ediyor. Hastalığa karşı geliştirilen aşı uygulamaları sayesinde görülme sıklığı giderek azalan menenjite, en çok 0-1 yaş arasındaki çocuklarda rastlanıyor. Ateş, baş ağrısı, ensede sertlik, kusma gibi belirtiler gösteren menenjit, bulaşıcı bir hastalık. İşitme kaybı, yüz felci gibi fiziksel sorunlara yol açabilen menenjit, fiziksel hasarların yanı sıra kişide hiperaktivite sendromu, kişilik bozukluğu, öğrenmede yetersizlik gibi sorunları da beraberinde getirebiliyor.

1 yaşına kadar çok riskli

Menenjit hastalığında en yüksek risk grubunu 6-12 ay arasındaki bebekler oluşturuyor. Yüzde 25 ila 55 oranları arasında ölümle de sonuçlanabilen ve  kalıcı hasar bırakma ihtimali yüksek olan menenjit, havadan damlacık yoluyla bulaşıyor. Bu hastalık, çocukluk çağının en korkulan enfeksiyon hastalıklarının başında geliyor. Çünkü bu yaşlarda,  bağışıklık sisteminin yeterli gelişmemiştir. Ayrıca yine çocukluk çağının özelliklerinde biri olan kan ile beyin bariyerindeki anatomik zayıflık vardır. İşte bu özellikler, bulaştıktan sonra menenjitin vücuda hızlıca yayılmasını sağlıyor üstelik beyin fonksiyonlarını etkileyerek hasar da bırakabiliyor.

Yüksek ateş menenjite işaret ediyor

Baş ağrısı, yüksek ateş, boyun tutulması, ense sertliği gibi yaygın belirtileri bulunan menenjitte mide bulantısı ve kusma da görülebiliyor. Hastalığın belirtileri arasında, parlak ışığa bakmaktan kaçınma, zihin bulanıklığı, havale, soğuk el ve ayaklar, titreme, hızlı soluk alıp verme, eklem ve kas ağrılarının yanı sıra; 2 yaşından küçük çocuklarda az yemek yeme, inleme şeklinde ya da çok tiz ağlama, soluk ve lekeli bir görünüm, kafada bulunan bıngıldağın aşırı gergin ve şiş olması, kaskatı olma gibi belirtilerle de hastalık anlaşılabiliyor. Bunlardan birkaçına rastlandığı durumda vakit kaybetmeden doktora başvurmak gerekiyor. Nörolojik belirtilerin olduğu durumlarda da ölüm veya kalıcı hasar riskinin yükseliyor.

Erken tanı hayat kurtarıyor

Erken tanı ve tedavi menenjit hastalığında hayat kurtarıcı bir rol oynuyor. Menenjite zamanında müdahale edilmediğinde ortaya çıkan riskli durumlar arasında: Tekrarlama ihtimali olan menenjitte, verilen antibiyotiğe direnç gelişebiliyor. Havale nöbetlerinin yanı sıra özellikle yenidoğan döneminde hastalığa yakalananlarda kaslarda sekel şekilde sertlik kalabiliyor. İşitme kaybı, yüz felci, şuur kaybı, büyüme ve gelişmede gecikme veya güçsüzlük, öğrenmede güçsüzlük görülebiliyor. Belirtiler görüldükten sonra kesin tanı; Lomber Ponksiyon adı verilen bir işlemle beyin omurilik sıvısından numune alıp bakteriyolojik antijen, hücre, kimyasal analiz ve kültür etkeni izole edilerek konuluyor. Hastanın yaşı ve etken olabilecek nedenin çeşidine göre antibiyotik tedavisi seçilirken; süresi 7-21 gün arasında değişiyor.

Öğrenme problemleri ve yetersizlik görülebiliyor

Erken tanı konarak uygun antibiyotik tedavisi alan çocuklarda menenjit hasar bırakmadan iyileşiyor ancak; geç tanılı, yanlış veya yetersiz tedavi alan hastalarda, sağırlık, davranış bozukluğu, konsantrasyon bozukluğu, koordinasyon bozukluğu, yorgunluk, hareket kısıtlılığı gibi sakatlıklar görülebiliyor. Bazı şikayetler zamanla düzelse de, bazılarının kalıcı olabiliyor. Fiziksel hasarların yanı sıra yaşanabilecek diğer kalıcı hasarları ise: Menenjit kişinin yaşamını kısıtlıyor ve aktivitelerini değiştirebiliyor. Çocuklarda menenjitten sonra hiperaktivite sendromu, öğrenme problemleri görülebiliyor. Erişkinlikte sosyal yaşamı ve iş yaşantısını etkileyen problemlerle karşılaşılabiliyor. Anti sosyal kişilik bozuklukları ve beceri gerektiren işlerde yetersizliğe de rastlanabiliyor. Çocuklarda bu yönde kalıcı hasarlar yaşanmaması için erken teşhisin önemini atlamamak gerekiyor.

Hijyen kurallarını dikkate alın

Menenjitte hasta kişiyle teması bulunan herkese koruyucu antibiyotik tedavisinin uygulanması gerekiyor.Alınabilecek önlemler kapsamında; “Hijyen kurallarına uymak, sık sık elleri yıkamak tehlikeli mikropların vücuda ulaşmasına engel oluyor. Bunun yanı sıra anne sütü almanın, bebekleri menenjitten koruduğu da biliniyor.  Sağlıklı bireylerin bir kısmı ağzında bakterileri taşıyor ve kendisi hastalanmadan sadece bulaştırıcı olabiliyor. Yapılan çalışmalar, tüm insanların yüzde 10’a yakınının burunlarında veya boğazlarında bakteri taşıdıklarına yönelik sonuçları ortaya seriyor. Bunların yanı sıra yorgun düşmek veya stresli yaşam gibi etkenler de menenjite karşı kişiyi daha savunmasız hale getiriyor.

Tek Korunma Yöntemi Aşı

Özellikle çocuklarda önemli menenjit etkenleri olan hemofilus influenza, meningekok ve pnömokok adlı bakterilerden aşıyla korunmak mümkün olabiliyor. Türkiye’de menenjit vakalarının yüzde 60’ından meningekoklar sorumlu olurken; daha düşük oranlarda sorumlu olan pnömokok ve hemofilus influenzaya karşı aşılama 2009 ve 2006’dan beri devlet tarafından uygulanıyor. Meningekok aşısı ise ailelerin ve çocuk hekimlerinin yönlendirmesi ile yapılıyor. Türkiye’de meningokokların W, B ve A tipleri enfeksiyon oluşturabiliyor.  A, C, Y, W-135 4’lü konjuge meningokok aşısı ile korunmak mümkün olurken, B tipine karşı ise henüz konjuge aşılama geliştirilmiş değil ancak bakteri DNA’sından elde edilen aşı, hazırlık aşamasında. A, C, Y, W-A135 tiplerini içeren 4’lü konjuge meningkok aşısını pek çok ülke artan oranlarda aşıyı rutin takvimlerine almaya devam ediyor. Avrupa, Kuzey Amerika  ve  Avustralya dahil 16 ülkede aşı rutin kullanımdayken; Amerika’da ise 2006’dan beri ulusal aşı takviminde yer alıyor.

Acıbadem Kozyatağı Hastanesi Çocuk Hastalıkları ve Sağlığı Uzmanı Dr. Banu Küçükkırım

YAZAR BİLGİSİ
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.