Beyin damarında tıkanma dil merkezini etkiliyor
Travmatik beyin hasarlarında erken müdahale önem taşıyor…
İnme, travmatik beyin hasarı gibi nöral bir travma sonrası ya da Alzheimer, Parkinson, şizofreni gibi nörolojik hastalıklar sonrasında edinilmiş dil bozuklukları ortaya çıkabiliyor. Beyin damarlarından birinde kanama ya da tıkanma meydana gelmesi sonucunda beyindeki dil merkezlerinin etkilenebildiğini ifade eden uzmanlar, bu durum sonucunda oluşan afazinin bilinen en yaygın edinilmiş dil bozukluklarından biri olduğunu ifade ediyor. Uzmanlar; trafik kazaları, düşme ve kurşun yaralanmaları gibi olaylarda meydana gelen travmatik beyin hasarlarının da dil becerilerini bozabildiğini belirterek hasarın büyümemesi için erken müdahalenin önemine dikkat çekiyor.
Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi, Dil ve Konuşma Terapisi Bölümü Öğretim Görevlisi Dilek Eroğlu Uzun, edinilmiş dil bozukluklarının nasıl meydana geldiği ve birey yaşamını hangi yönlerden etkilediği hakkında bilgiler paylaştı.
Nörolojik hastalıklarda dil bozukluğu görülebiliyor
Edinilmiş dil bozukluklarının inme, travmatik beyin hasarı gibi nöral bir travma sonrası ya da Alzheimer, Parkinson, şizofreni gibi nörolojik hastalıklar sonrasında oluşan dil bozukluklarını ifade ettiğini belirten Öğretim Görevlisi Dilek Eroğlu Uzun, “Bu durumların hepsinde farklı seviyelerde de olsa dil becerilerinde bozukluklar meydana geliyor. Afazi bilinen en yaygın edinilmiş dil bozukluklarındandır. Afazi genellikle serebrovasküler bir olay sonucunda meydana geliyor. Yani beyin damarlarından birinde kanama ya da tıkanma meydana gelmesi sonucunda beyindeki dil merkezleri etkilenebiliyor.” dedi.
Travmatik beyin hasarı da afaziye yol açıyor
Serebrovasküler olayların yaşam tarzına, beslenme alışkanlıklarına, genetik özelliklere ve cinsiyete bağlı olarak ortaya çıkabildiğini vurgulayan Uzun, “İkinci en yaygın sebep ise travmatik beyin hasarıdır. Bu durum genellikle trafik kazaları, düşme, kurşun yaralanmaları gibi olaylarda kafaya alınan bir darbe sonucunda oluşuyor. Bunlardan herhangi birinin sonucunda kişinin anlama ya da üretme becerilerinde bozukluklar meydana gelebiliyor. Kişinin dil becerilerinde sonradan meydana gelen kaybı ‘afazi’ olarak adlandırıyoruz.” ifadelerini kullandı.
Zihinsel ya da psikiyatrik bir durum değil
Afazili bireylerin yaşadıkları bu durumun toplum tarafından zihinsel ya da psikiyatrik bir durum gibi görünse de bunlarla ilişkili olmadığını belirten Uzun, “Afazili bireyin konuşma üretimini gerçekleştirememesi tamamen beyindeki dil bölgelerinde oluşan lezyonla ilişkilidir. Hasar yerine bağlı olarak afazili bireylerin bazıları konuşulan dili anlamakta sorun yaşarken bazıları konuşmayı üretmekte zorlanabiliyor. Hasarın yeri ve büyüklüğüne bağlı olarak hiç konuşamayan ya da akıcı konuşan ancak anlamsız konuşma üreten afazili bireylerle karşılaşabiliyoruz.” diye konuştu.
Müdahalede geç kalınmamalı
Öğretim Görevlisi Dilek Eroğlu Uzun, edinilmiş dil bozukluklarının zorlu bir doğası olduğunu söyledi ve sözlerine şöyle devam etti:
“Afazi beyine alınan bir hasar sonucunda aniden ortaya çıkıyor ancak Alzheimer ve primer progresif afazi gibi nörodejeneratif hastalıklarda dil becerilerindeki kayıp zaman içinde meydana geliyor ve bu durum ilerleyici olabiliyor. Bu tür bozuklukların ilk belirtisi genellikle kişinin adlandırma problemleri yaşamasıyla başlıyor ve zamanla dil becerileri zayıflıyor. Afazide ise serebrovasküler bir olay sonucunda aniden ortaya çıkan bir dil bozukluğundan bahsederiz. Beyinde meydana gelen serebrovasküler olay ya da travmatik beyin hasarı sonrasında kişiye müdahale edilme zamanı hayati önem taşıyor. Geç kalan müdahale, hasarın daha çok büyümesine ve ortaya çıkacak bozuklukların daha karmaşık olmasına neden olabiliyor.”
Terapi ile yaşam kalitesinin yükseltilmesi amaçlanıyor
Afazili bireylerin dil becerilerinin bir dil ve konuşma terapisti tarafından değerlendirildiğini belirten Uzun, “Değerlendirmede afazinin tipine ve şiddetine karar veriliyor. Değerlendirme sonuçları doğrultusunda kişiye özel terapi yöntemi seçilerek bir terapi planı oluşturuluyor. Ailenin de katılım sağladığı yoğunlaştırılmış terapi programları, bu bireyler için faydalı olacaktır. Afazili bireylerde iyileşme süreçleri hasarın yeri, tipi ve büyüklüğüne göre değişiklik gösterse de genellikle tamamen eski dil becerilerinin yeniden kazanılmasıyla sonuçlanmıyor. Terapide birincil amacın kişinin iletişim becerilerini arttırarak yaşam kalitesini yükseltmek olduğunu söyleyebiliriz.” dedi.
Sosyal yaşamı ve iş yaşantısını zorlaştırıyor
Öğretim Görevlisi Dilek Eroğlu Uzun, afazili bireyler artık eskiden olduğu gibi iletişim kuramadıkları için bu durumun onların sosyal yaşantılarını ve iş hayatlarını zora soktuğunu söyledi ve sözlerini şöyle tamamladı:
“Afazili bireylerin yaşamlarında aniden meydana gelen bu olumsuz değişiklikler onların depresif olmalarına neden olabiliyor. Dil ve konuşma terapisine katılımlarını sağlamak iletişim becerilerinin artmasına, yani sözlü iletişim ya da sözel olmayan iletişim yollarını da kullanarak ihtiyaçlarını ifade etmelerine olanak sağlayacaktır. Bazı afazili bireyler ise bozukluk öncesindeki dil becerilerine yakın bir performansa kavuşabiliyor. Bu bireylerin topluma kazanımını sağlamak için toplumun edinilmiş dil bozuklukları konusunda farkındalık kazanması önem taşıyor.”